Gölge de olanın, gölgesi olmaz.
Irak bize adından mı bilinmez hep uzak oldu.
Suriye’yi ise ‘ne arabın yüzü ne Şamı’ın şekeri’ sözünden mi bilinmez, hep bu güne kadar görmezlikten geldik.
Yüzyıllık hesaplar yeniden açıldı. Sykess-Picot haritaları işlevselliğini yitirdi. Yeni haritalar çizilme arefesindeyiz.
Bazılarımız Irak’sansakta, Suriye’yi görmek istemesekte yüz yılın hesabı açılırken biz duyarsız kalamazdık.
‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ sözünü hoyratça kullanamaz, ardına sığınamazdık.
Sanki 15 Temmuz’u biz yaşamamış, bu ülkeden bölgemiz kaynatılırken, peşin peşin toprak koparma derdine düşülmemiş gibi, birileri hala İngiliz kaşığını kavrama derdinde.
Lakin devlet aklı şükür ki onlara kıymet vermiyor, homurtularını ağızlarında boğuyor.
Türkiye, uzun yıllar sonra ilk kez bölgesinde doğrudan inisiyatif alıyor. Çünkü gölgede olanın gölgesi olmaz.
Cumhurbaşkanımız Lozan’ı ve Misakı Milli’yi hatırlatırken kapanmamış hesaplara vurgu yaptı.
Üzerinde barut tüten toprakların bizim toprağımız, içinde yaşayanların bizim kardeşlerimiz olduğunu hatırlattı.
Birilerine ise ağa üzerinden kelek kesmeyin, bizi test etmeyin, size bu meydanı dar ederiz mesajı iletildi.
Tarih derslerinde bir yakınma olarak dillendirilen, halledilememiş mesele olarak anılan, Musul-Kerkük meselesi, savaştan çıkmış bir milletin şartları içerisinde elimizin pozisyonu ile bugün ki şartlarımız bir olmadan yeniden gündemde.
Askeri literatürde ‘savaş, sizin topraklarınızda ise kazansanız da kaybetseniz de kaybetmişsiniz, savaş başkalarının topraklarında ise kazansanız da kaybetseniz de kazanmışsınız demektir’ karinesi vardır.
Bu karineye göre öncelikle Türkiye’nin sulh ve selameti için Halep, Musul, Kerkük’ten geçen hat savunma hattımız olmalıdır.
Gerek Irak, gerek Suriye bir ve bütün kalacaksa, toprak bütünlüğünü muhafaza edecekse, güvenliği sağlayacaksa, teröre mekan tahsis etmeyecekse kimsenin toprağında gözümüz yok.
Özetle, birileri burada terör örgütlerine parselleme yapıyorsa, onlara; burada ‘size emlakcılık yaptırmayız’ diyoruz.